TÜK’ün içine düştüğü finansal sorunlar önümüzdeki günlerde sıkça irdelenecektir. Kurum bilançosunda pasiflerde gözüken 10 Milyon ABD Doları’nın karşılığının kimin sorumluluğunda yok  olduğu konuşulacaktır.

Halkı daha çok etkileyen sorular: İthal Ürünlerde stopaj nasıl bir etki yaratacak?

TÜK’ün  yönetici kadrosunun yarattığı zararı tüm KKTC halkından nasıl tahsil edilecek?

Etkisi kime ne kadar olacak?

İthal Ürünlerde alınan stopajın KKTC Halkına etkileri

İthal ürünlere getirilen ilave maliyetlerin iki temel etkisi olacaktır:

  • Stopaj vergisi dolaylı bir vergi türüdür. Stopaj vergisi toplumun her refah seviyesinden insana eşit yükü vardır. Gelir vergisi gibi Az Kazanana-Az Vergi, Çok Kazanana-Çok Vergi gibi adaletli bir yapısı yoktur.Bu yüzden en az kazananlar (asgari ücretli çalışanlar) gelirlerinin en yüksek miktarınıTÜK’e kaynak olarak aktaracaktır.
  • İthal Ürünlerde Stopaj vergisi‘nin ekonomik maliyeti pazarlık gücü en düşük olan son kullanıcıya misliyle ulaşır. Son kullanıcı en çok zarar görecek olandır. TÜK’ü kurtarmak için yapılan %3’lük zammın, Tüccar’dan Toptancıya, Toptantıcıdan Marketlere, ardından son kullanıcı’ya ulaşana kadar fiyatlar üzerinde %10’luk bir artış yaratacağını tahmin ediyoruz.

 

Maliyet Fayda analizine göre TÜK’ü kurtarma operasyonu doğru mu?

Ekonomi’nin en düşük alım gücüne sahip paydasına, en büyük zararı verecek stopaj vergisinin faydası var mı?

Yapılacak olan yeni vergi düzenlemesi TÜK çalışanlarının işlerine devam etmesine olanak verecek. Bu çalışma ile 100’den fazla ailenin evini geçindirmeye devam etmesi sağlanacak.

KTHY ve CAS çalışanlarının ve ailelerinin yaşadıkları  hafızalardaki yerini koruyor.  TÜK’ün ani bir şekilde kapanmasının hem maddi hem de sosyal yükünün çalışanların sırtına kalacaktı.

Sosyal yönü ile TÜK’ün kontrolsüz bir şekilde kapanmasının önlenmesi doğru karar olduğu kanaatindeyiz.

 Modern ekonomi’de TÜK gibi kurumların yeri nedir?

Ülkemizdeki sorunları KKTC’ye has problemler olarak görmek çok sık içine düştüğümüz bir yanlış.

İthal ürünlere getirilen ilave vergiler korumacı ve ticareti kısıtlayıcı bir politikadır.

Bu tür politikalar iki temel amaca hizmet eder.

Birincisi yerli üretimi uluslararası piyasayalar ile rekabet edecek düzeye getirene kadar korumak.

İkincisi  ülkenin stratejik kaynaklarını (Et, Süt ve Buğday vb…) kendine yetecek seviyede üretmesini sağlamak. Amaç, olağanüstü hal durumlarda halkın kendine yetecek besin kaynaklarına ulaşmasını sağlamaktır.

Korumacı politikaları KKTC Ekonomisi’nde yeri var mı?

TÜK Arpa, Buğday, Patates gibi temel gıda maddeleri piyasalarında hem düzenleyici rol üstlenmekte hem de kendi lojistik ağı üzerinden ticaret yapmaktadır. Kurumun amacı iç tüketim ve ihracat toplamını dengede tutmaktır.

TÜK’ün kontrolünde olan ürün grupları, içerisinden Patates’i ayırırsak, Kıbrıs’ta  üretimi hem maliyetler hem de sahip olduğu nitelik bakımından kendini Dünya’daki benzerlerinde ayrıştırmamaktadır.

Dünya Gıda ve Tarım örgütü verilerine göre Karasal ülkeler buğday üretimini domine etmekte. Bu alanda dünyadaki en büyük 10 üretici dünya ihtiyacının %87’sini karşılamakta.

Bu verilerden çıkaracağımız sonuç KKTC’nin ada ülkesi olarak dünya piyasaları ile yarışabilecek bir toprak ürünleri üreticisi olamayacağıdır.

KKTC’nin stratejik olarak yiyecek kaynaklarını koruma ihtiyacı var mı? TÜK mevcut haliyle bu güvenceyi sağlayabilir mi?

Dünya Gıda ve Tarım örgütü verilerine göre bir kişinin sağlıklı beslenmesi için (et ve süt ürünleri barındıran Batı diyeti) ülkede kişi başına 5 dönüm tarımsal nitelikli arazi bulunmalıdır. Dünya Bankası verilerine göre 2013 yılı itibari ile Kıbrıs’ta kişi başına 0.7 Dönüm tarımsal nitelikli arazi bulunmakta. Bu temel verilerden anlaşılacağı üzere stratejik olarak mevcut nüfusla ada’nın üzerinde yaşayan insanları geçici olarak dahi beslemesi mümkün değildir. Korkulacak bir şey yok, dünya’daki tüm ufak ada ülkeleri benzer durumda.

İlerisi için nasıl bir yol izlenmeli?

Katma Değeri düşük toprak ürünlerinin ekonomiye katkısı sınırlıdır. Mevcut durumda KKTC’nin TÜK’e ihtiyacı sorgulanmalıdır. Halihazırda bu kurumdan geçimini sağlayan personelin maddi ve sosyal kazançlarına zarar vermeden gerekli reformlar yapılmalıdır.

KKTC’de diğer ada ülkeleri gibi korumacı politikalardan zarar görmektedir. Dünya ticaret dengesinin temelini oluşturan karşılaştırmalı üstünlükler kuralı korunarak, KKTC’nin diğer çevre ülkere göre avantajlı olduğu sektörlerin önü açılmalıdır.

Ekonomide yaratılan her yeni 10 işten 8’inden sorumlu olan ufak ve orta boy işletmelerin önündeki bürokratik ve finansal engeller kaldırılmalı. Bu yolda modernleşen ekonomide TÜK’ün mevcut haliyle ekomide bir paydasının olması mümkün gözükmüyor.